Atiye Dizi İnceleme

Netflix’in uzun süre reklamını yaptığı Türk yapımı olan Atiye isimli dizisini bitirmiş bulunmaktayım ve bir inceleme yazısını hak ettiğini düşünüyorum.

İzlediğim dizinin azıcık da olsa merak ettirmesi ya da zihnimi zorlamasını istiyorum. Mantık hatalarına sinir oluyorum. Bu yönden aslında biraz Netflix’ten sıkılmaya başladım. Tabii Atiye’nin Türk yapımı olması beni en çok çeken tarafı oldu başlangıçta.
Her izlediğimizi illa daha önce izlediklerimizle karşılaştırıyoruz belki de haksız yere. Bu dizi de önceki Türk Netflix orijinal yapımı Hakan Muhafız’la karşılaştırıldı. Ben izlediğim ya da okuduklarımda seçiciyim. Dediğim gibi zihnimi zorlamıyorsa çabucak sıkılıveriyorum. Hakan Muhafız’ı çok kere bıraktım. Başka dizi olsa dönmem ama Türk yapımı diye devam edeyim dedim. Dizi bir türlü sarmadı. Sıkıldım ve sezonun sonunu göremedim. Atiye’de de ilk bölümün ortasında sıkıldım, saçma buldum ve bıraktım. Sonra yine Türk yapımı diye döndüğümde dizi beni yakaladı ve bir günde sezonu bitirdim. Bu açıdan bakınca başarılı diyebilirim. Bence çekimler iyi ve müzikler de hoş. Ayrıca hem biraz bilim kurgu hem fantastik hem de tarihi ögeler barındırıyor. Bu yönden de kurgunun Hakan Muhafız’a göre daha karmaşık olduğunu söyleyebilirim. Bu da benim için artı tabii ki. Hakan Muhafız’daki fantazi bana çocukça geldi çünkü.

Oyuncu olarak benim Türk aktörlerden en beğendiğim iki kişi olan Metin Akdülger ve Mehmet Günsur’un aynı diziye denk gelmesi bir artı oldu ama oyuncular ne kadar iyi olursa olsun benim için öncelik kurgudur.

Dikkat! Yazının bundan sonraki kısmı spoiler içerir.

Başta neden sıkıldım?

Diziyi açar açmaz çekimler çok hoşuma gitti. Yine de dizinin ilk kısımları bana klişe geldi. Dizi başlıyor, hoppa hemen Atiye ve erkek arkadaşı sevişmeye başlıyor. Yani başlangıç için seyirciyi hatta özellikle Türk milletini çeken bir taktik ama yine de bana çok klişe geldi. Başlangıçta karakterlerin kişiliği ya da hayatı daha detaylı yansıtılabilirdi diye düşünüyorum. Atiye bir ressam. Bir sembol çiziyor sürekli ve bu sembolün anlamını da bilmiyor. Kocaman tuvallere tek renkle özensiz bir şekilde çiziyor. Ve nasılsa ressam olmasına rağmen tek çizdiği bu. Senarist “sanatçı kendini tekrar etmiş” eleştirisini yanlış anlamış olmalı. Bir de bu resimlerle sergi açıyor. Üstüne üstlük sergideki tüm eserler satılıyor. Hem de o eserler… Türkiye gibi bir yerde nerede sanata o kadar değer veriliyor? Saçma. Hani eşim ressam olmasa, konuyu bilmesem bile sanırım sorgulardım durumu. Derdi de para değilmiş. Arkadaşım sen anladığım kadarıyla emekli memur çocuğusun nasıl geçiniyorsun, nasıl yaşıyorsun sadece ressamlık yaparak? Hani zengin erkek arkadaşın var anladık da sanki onun üzerinden de geçinmiyor gibi, ilerleyen bölümlerde çocuğu bir kalemde silip attığına göre… Bilemedim yani bu kısımlar gerçekçi gelmedi. Ayrıca sergi boyu Beren Saat’in sırtını görmekten gına geldi. Arada bir görünüp kaybolan garip kız ve teyze de klişe geldi. Ancak sonraki bölümlerde böyle bir sıkıcılık yoktu. Genelde merak ettiriyordu.

Dizide anlam veremediklerim ve tahminlerim

Öncelikle dizi Atiye’nin cenazesinde başlıyor. Atiye yaralı bir halde cenazede ortaya çıkıyor. Sezon boyu böyle bir sahne olmadığı gibi cenazeye katıldığını gördüğümüz Cansu ilerleyen bölümlerde ölüyor. Nasıl yani? Bence bu sahne dizinin ikinci sezonunun habercisi. Bence Atiye paralel evrenler arasında gezinecek ve öldüğü bir evrene gidecek.

Atiye garip garip hayaller görüyor. İşin içinde başka evrenlere açılan bir kapı var onu anladık. Ama neden senarist aynı anda Atiye’ye garip hayaller gördürmüş yani ben alakasız buldum. Diziye gerilim katılmış ama olaylarla bağlantısız geldi.

Atiye’ye doğa üstü güçler verilmiş senaryoda. Ona sürekli yol gösteren ruh gibi bir şeyler var. Yine aynı şekilde madem olay paralel evrene açılan kapıydı doğa üstü güçler eklenmesinin anlamı var mıydı? Böyle kurgularda bir kişiye fazla özellik yüklenince mantık dışı olmaya başlıyor bence.

Atiye’nin mükemmel bir erkek arkadaşı varken bir anda anneannesi ortaya çıktı diye düğünden kaçıyor. Ne alaka? Düğünü bekleseydin. Madem erkek arkadaşıyla evlenme konusunda kararsızlıkları vardı bu önceki bölümlerde daha net işlenebilirdi diye düşünüyorum.

Atiye kaçtıktan sonra Cansu Atiye’nin yavuklusuyla yatıyor. Meğer önceden aşıkmış. Ama olay pat diye gerçekleşiyor. Cansu’nun Atiye’nin nişanlısından hoşlandığına dair bir geçmiş anı ya da daha fazla ayrıntı verilebilirdi.

Göbeklitepe’nin esrarını çözmek için Atiye’nin anneannesi bunları Nemrut’a götürüyor. Ne alaka? Sonra da Atiye’yi çağırmadan kendi başına gelsin diye taşlarla garip bir dans yapıyor. Halbuki aynı kampta kalıyorlardı. Basitçe çağırabilir ya da konuşabilirdi. O esrar gereksizdi bence. Meğer gün doğumunda canını teslim etmek için Atiye’yi bekliyormuş. Hık diye gidiyor. Ne alaka? Neden öldü şimdi bu?

Atiye önemli bir görevle bir mağaraya çekiliyor. Ancak herhangi bir görev yapacağına geçmişini hatırlayıp sorguluyor. Sonra iki mezar buluyor fakat dizide o mezarlardan hiç bahsedilmiyor. Acaba önemli görevi o mezarları mı ortaya çıkarmaktı? O mezarlar kimindi? Göbeklitepe’yle alakası neydi? Atiye’yi kurtardıklarında mezarlar keşfedildi mi? Hepsi havada kaldı.

Mağaradayken dışarıda ölmüş olan Atiye’nin anneannesi Atiye’ye bir kolye veriyor. Sonra öğreniyoruz ki bu kolye gerçek. Ama anneannesi dışarıda ölü? Aşağıda gördükleri hayalse kolye nasıl gerçek oluyor? Sonraki bölümlerde aynı kolyeden Atiye’nin annesinde de olduğunu görüyoruz. Anneden kıza geçen bir şey yani. Madem torununa vereceksin direkt ver geç. Neden önce ölüyorsun sonra ruh olarak yerin altına girip falan filan neyse…

Atiye’nin Nemrut’ta kurtarılması tam bir fiyaskoydu. Patlama olduktan sonra metrelerce aşağıya inmiş olmasına rağmen bir anda kumun altından çıkıverdi. Burası galiba dizinin en saçma yeriydi. Hatta eşim izlerken “Toprak kızı kustu resmen” dedi. Hani “seni toprak bile kabul etmez” derler ya hani “yatacak yerin yok” falan bu deyişler aklına geliyor insanın.

Atiye’nin anneannesi bir sebepten dolayı köydeyken saldırıya uğruyor. Eşi öldürülüyor. Kızlarından biri yakılıyor. Atiye’nin annesi kurtuluyor. Bu olayın sebebi açık değil. Atiye’nin anneannesi insanlara şifa verdiği için aslında çok saygı görüyor. Yine de büyü vesaire yapıyor diye yakılıyor olabilir ama bence bunun ayrıca bir sebebi vardı. Belki kızını yakmalarının bile ayrı bir sebebi var. Bu sonraki sezon ortaya çıkarsa süper olur. Belki Atiye’nin anneannesi orada ölmüş bile olabilir. Atiye’nin anneannesi paralel evrenlerde dolaşan bir gezgin olabilir. Belki kızını kurtarmak istedi. Atiye orada yakılan teyzesinin de çocukluğunu görüp duruyor. Belki o da ölmedi ve paralel evren gezgini oldu. Belki kız Atiye’nin kızı. Hepsi zaman gezginliği de yapıyorlar tarzı şaşırtmacalar bekliyorum senaristten.

Atiye’nin müstakbel kayınpederi Serdar Bey çok güçlü, zengin bir adam. Atiye’yi takıntı haline getirmiş. Arada bir bilgisayar ve televizyonda ortaya çıkan garip bir ses tarafından yönetiliyor. O kim? Aslında Atiye’nin kendisi çıksa ters köşe yapabilir.

Tesadüfe bak Atiye’nin evlatlık kardeşi Cansu bizim arkeologun öz kardeşi çıkıyor. Hani küçük kasaba köy olsa anlarım da koca İstanbul’da bu kadar şey nasıl denk geliyor. Bunlar aynı bölgede mi yaşıyormuş? Öyleyse biraz bununla da ilgili detay verilebilirdi.

Arkeologun babasının verdiği şifre Cansu’nun ölüm tarihi çıkıyor. Demek ki sadece evrenden evrene geçmiyorlar. Zamanlar arası da dolaşıyorlar. Atiye kesin olarak başka evrene geçiyor bunu dizinin sonundan anlıyoruz. Ama dizideki bazı diyaloglardan zamanlar arası da dolaştıklarını anlıyorum. Birkaç kere zamanın doğrusal olmadığı aynı anın içinde oldukları söyleniyor. Eğer öyle olursa dizi daha boyutlu olabilir olabilir diye düşünüyorum.

Atiye’nin anneannesi, Erhan’ın babasının keşif yapmasını engelliyor. Kapıyı Erhan bulacak Atiye açacak diye kehanette bulunuyor. Ama Erhan kapıyı bulamadan bıçaklanıyor ve Atiye’ye yakılan rahmetli teyzesinin çocukluğunun artık hayaleti ya da kendisi yol gösteriyor. Burası da havada kalmış.

Atiye kapıyı açınca karşısında Cansu’yu buluyor. Ben de Erhan’ın babası ilk kapıya bakınca ne görmüştü acaba diye merak ettim. Onu görünce arkadaşını aramıştı çünkü buraya fon yağacak diye.

Atiye Dark karşılaştırması

Netflix’te en sevdiğim dizi olan Dark’la Atiye arasındaki benzerlik çok bariz. Hani esinlenmenin biraz ötesine geçmiş sanki. Zümre’yle Claudia bile birbirine çok benziyor. Atiye’nin kapıyı açıp içeriye girmesi ve mağara Dark’takine epey benziyor. Zaten fark ettiyseniz benim tahminlerim de Dark’ın kurgusuna benziyor. Ancak kurgular bu kadar benzerken bizi başka nasıl ters köşe edebilir ki?

Dark’la Atiye karşılaştırıldığında Dark’ta daha az mantık hatası olduğunu, karakterlerin hayatıyla ilgili daha fazla detay verildiği ve küçük bir kasaba olduğu için tesadüflerin bu kadar saçma kaçmadığını düşünüyorum. Ayrıca Dark’ta geçit açılmasının nükleer patlamaya bağlanmasının Göbeklitepe’den daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Ancak ülkemizin tanıtımı açısından da faydalı olduğu kanısındayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir